Güncel

Akar: Süper kupa finali Zafer kenti Afyonkarahisar’a yakışır

Gün FM’de yayınlanan Basın Odası programında GS ve FB arasında Suudi Arabistan’da oynanacak olan Süper Kupa maçının oynamaması,  Cumhuriyetin 100 yılının son gününde Atatürk etrafında Türk Milletinin kenetlenmesi ve 2023..

Akar: Süper kupa finali Zafer kenti Afyonkarahisar’a yakışır

Gün FM’de yayınlanan Basın Odası programında GS ve FB arasında Suudi Arabistan’da oynanacak olan Süper Kupa maçının oynamaması, 

Cumhuriyetin 100 yılının son gününde Atatürk etrafında Türk Milletinin kenetlenmesi ve 2023 senesine damga vuran olaylar ele alındı.

Süper kupa finali Zafer kenti Afyonkarahisar’a yakışır

GS-FB Süper Kupa maçı nedeniyle Suudi Arabistan’da kriz yaşandığını söyleyen Gazeteci İsmail Akar, 

“Maçın başında futbolcuların Atatürk pankartıyla sahaya çıkmalarına engel olunması nedeniyle maç oynanamadı. 

Bu olayın yankıları Türkiye’de büyük oldu. Türk milleti Atatürk etrafında kenetlendi. Tüm takım taraftarları birleşti. 

Sporun barış ve kardeşlik olduğu daha iyi anlaşıldı. Suudiler Atatürk düşmanı olduklarını bir kez daha gösterdi. 

Daha önce Türkiye’yi ziyaret eden Suudi Arabistan Kralı Anıtkabir’i ziyaret etmemişti. 

Ben bu olayların ardından maçın büyük zaferin kazanıldığı Afyonkarahisar’da oynanmasının anlamlı olacağını sosyal medya adresimden paylaştım. 

Konuyu bazı basın kuruluşları haberleştirdi. Belediye Başkanımız Mehmet Zeybek’de benzer bir görüşü paylaştı ve Zafer Stadyumunun ışıklarını açarak maçın ilimizde oynanması görüşünü paylaştı. 

Bu yaşanan olay Atatürk’ün ne kadar büyük bir lider olduğunu ortaya koydu” diye konuştu.

Yapılanlar sineye çekilemezdi

Yaşananlar neticesinde sahadan takımları çeken yöneticileri, futbolcuları ve taraftarları tebrik eden Gazeteci Polat Yılmaz, 

“Bu maçın Suudi Arabistan’da oynanacağını öğrendiğimde üzülmüştüm. Cumhuriyetin 100’ncü yılında bu maçın Atatürk’ün isminin olduğu bir stadyumda oynanmasını isterdim. 

Keşke tüm siyasiler bu maçta el ele vererek izleyip güzel bir birliktelik örneği sergileyebilselerdi. Suudi Arabistan itibarımızla oynamaya kalktı. 

Ben maçı kalabalık bir yerde izlemek için bekliyordum. İptal olduğunu duyunca kimse kızmadı. Herkes oynanmamasını doğru buldu. 

Siyasilerin veremediği birliktelik görüntüsünü taraftar verdi. Tüm taraftarlar el ele, kol kola takımlarını bekledi. Türkiye Cumhuriyeti Kurucu Liderine yapılan hakaret sineye çekilemezdi” dedi.

Federasyon krizi yönetemedi

Maçın oynanmamasını uluslar arası bir operasyon olarak yorumlayan Gazeteci Ertuğrul Sevim, “Daha önce yapıldığı gibi yine bir operasyon yapıldı. 

Bizim birliğimizi bozmak istediler. Suudi Arabistan-Türkiye ilişkilerini bozmak istediler. Bu maçın Suudi Arabistan’da oynanması için kulüpler onay vermiş. 

Daha önce de Süper Kupa maçı Almanya’da oynanmıştı. Madem başından Suudi Arabistan’a gidilmeseydi. Federasyon bu krizi yönetemedi. 

Bence bu maçı provoke eden bir yapı var. Saat 23.00’e kadar herhangi bir açıklama gelmedi. 5-6 saat toplantı yaptılar. 

Sonra Suudi Arabistan’a gösterdikleri çaba dolayısıyla teşekkür eden bir açıklama geldi. Bunlara dikkat çekmek isterim” diye konuştu.

Orada ne işimiz var

Maçın Suudi Arabistan’da oynanmasının hangi mantıkla kararlaştırıldığını soran Gazeteci Ahmet Tunca, 

“Yaşanan kriz nedeniyle Suudi Arabistan futbolcularımızı tutuklayabilirdi. Bazı gazetecilerin tartaklandığını öğrendik. Orada ne işimiz vardı? 

4 milyon dolar para için böyle bir skandalın yaşanması doğru değil. Atatürk’ün, Yurtta barış, dünyada barış sözünde engellenecek ne var? 

Suudilerin daha önce de Atatürk’e karşı olduklarını defalarca gördük. Neyse ki futbolcularımız ülkemize döndü. Bakalım bundan sonra ne olacak? Merakla bekliyorum” şeklinde konuştu.

Programın son bölümünde 2023 yılının önemli olayları değerlendirildi.

Program katılımcıların yeni yıl kutlama mesajları ile son buldu. 

#SüperKupaKrizi #Atatürk #BirlikBeraberlik #2023Olayları #SuudiArabistan

source

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

İlgili Haberler
Diplomasi; egemen ülkeler arasındaki sorunlara çözüm bulmak için yürütülen müzakere sanatı ile onun yöntem ve araçlarına bir bütün olarak verilen isimdir. Diplomasi bir devletin başka bir devlet veya uluslararası örgüt ile elçilik heyetleri üzerinden kurduğu ilişkileri içermekle birlikte günümüz dünyasında aldığı biçimler zamanın ruhu ve teknolojisine göre çeşitlenmiş ve zenginleşmiştir. (https://ansiklopedi.tubitak.gov.tr/ansiklopedi/diplomasi) Uluslararası ilişkilerde devletlerarası ilişkilerin esas olduğu dönem hızla sona ermekte ve kamuoylarının algısı önem kazanmaktadır. İletişim ve bilgi devrimlerinin dünyayı yeniden yapılandırdığı bu dönemde kamuoyları ve gündemi etkileme becerisi son derece önemlidir. Kimilerine göre bu yeni diplomasi tarzı, sivil diplomasi veya gönüllü diplomasi olarak adlandırılırken, daha geniş bir çevre bu diplomasiye “Kamu Diplomasisi” adını vermektedir. Devletten devlete değil, devletten kamuoylarına; sivil toplumdan devletlere; sivil toplumdan kamuoylarına yönelik olarak yapılan, kapalı kapılar ardında değil, açık ve toplumun her kesiminin katıldığı bir diplomasidir bu. Kamu Diplomasisi, yumuşak güce dayanan sivil toplum temelli ve kamuoyu odaklı iletişim çağı ortamında dönüşen küresel politikanın yeni diplomasi tarzıdır. Kamu diplomasisi, yumuşak güç, diplomasi, kamuoyu (medya) ve sivil toplum gibi dört bileşen arasındaki karmaşık ilişki çerçevesine dayanmaktadır. Buna göre “Kamu diplomasisi, yumuşak güce dayanan sivil toplum temelli, kamuoyu-odaklı yeni diplomasi tarzıdır”. (Muharrem Ekşi,2014) Aslında ideolojik kutuplaşmaların sona erdiği düşünülen Soğuk Savaş sonrası dönemde, tüm dünyadaki iyimser hava, kamu diplomasisine ihtiyaç duyulacak şartların ortadan kalktığı ve ülkelerin belli bir dünya görüşünde buluştuğu şeklindeydi. Ancak 11 Eylül saldırıları ile bu değerlendirmeler büyük oranda değişti ve dünya, kamu diplomasisine eskisinden daha fazla ihtiyaç duyulan bir döneme girdi (Varadarajan, 2005). Bugün geleneksel diplomasi artık bu ihtiyaçlara tam olarak cevap vermemektedir. “Eski Diplomasi” olarak anılan geleneksel diplomasi Rönesans döneminden başlayarak 1. Dünya Savaşı’na kadar ülkelerarası ilişkileri belirlerken, Antik Yunan medeniyetinden itibaren süregelen bir tanımı ve işleyişi temel almıştı. Böylelikle, geleneksel diplomasi yalnızca yüksek seviyedeki hükümet görevlilerinin ya da bakanların yürüttüğü, kapalı kapılar ardında kararların alındığı ve sadece sonuçların halka açıklandığı bir şekle bürünmüştü. Ancak 20. yüzyılın iletişim devrimi muazzam bir değişim yarattı. Başka bir deyişle iletişim devrimi diplomasinin paradigmasını değiştirdi. Modern teknolojinin yaratığı koşullarda artık devletten devlete bir takım kâğıtların iletilmeye çalışılması ya da sırların ustalıklı bir şekilde korunabilmesi mümkün olmamaktaydı. Geleneksel yöntemler işe yaramıyordu. Ayrıca diplomasinin geleneksel aktörleri olan devlet bürokrasisinin de yetersiz kaldığı durumlar yaşanıyordu. Devlet dışı bir takım organizasyonlar, özellikle sivil toplum örgütleri, çok uluslu şirketler ve uluslararası örgütler diplomatik ilişkilerde giderek daha fazla rol oynamaya başlamıştı. Bu süreçte kararlar artık devlet adamları ve politikacıların tek başlarına verdikleri kararlar olmaktan çıktı ve geniş kitlelerin etkide bulundukları bir boyut kazandı. Üstelik artık alınan kararların etkisi yalnızca alındığı bölge ile sınırlı kalmamaktaydı ve dünyada artan karşılıklı bağımlılığın etkisi ile geniş coğrafyalara uzanmaktaydı. Dünya kamuoyları gelişen teknolojiye paralel bir biçimde daha farklı iletişim ve haber kaynaklarına yönelmişlerdir. İnternet ve cep telefonlarının hâkim olduğu bu yenidünyada, kamu diplomasisi araçları da değişmektedir. Bugün kamu diplomasisi faaliyetlerinde geleneksel medya araçlarının yanında, internet üzerinden yayınlanan “blog”lar, “facebook”-“twitter” gibi sosyal iletişim siteleri ya da gönderilen cep telefonu mesajları, hatta bilgisayar oyunları oldukça etkili olabilmektedir. 21. yüzyılı önceki dönemlerden farklı kılan nokta yalnızca gelişen teknolojinin yarattığı yeni iletişim araçları değil, tüm dünyada değişen siyasetin kazandığı yeni niteliklerdir. Geleneksel güç politikalarının dünyası, genellikle kimin silahlı kuvvetlerinin ve ekonomisinin kazandığı üzerinedir, oysa 21. yüzyılın bilgi çağı siyasetinde önemli olan “eninde sonunda kimin hikâyesinin kazandığıdır.  Klasik diplomasinin günümüzde dönüşen siyasette yetersiz kalması nedeniyle yeni diplomasi tarzı olarak kamu diplomasisi ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda kamu diplomasisi geleneksel diplomasinin yetersiz kaldığı alanlarda onu ikame eden bir özelliğe de sahiptir. Diğer bir ifadeyle, kamu diplomasisi ile klasik diplomasi eş zamanlı birlikte yürütülmekte ve bu bakımdan kamu diplomasisi klasik diplomasinin bir tamamlayıcısı olarak işlev üstlenmektedir. Kamu diplomasisi özellikle klasik diplomasinin yetersiz kaldığı sivil alanda ve yeni araçlar bakımından öne çıkmaktadır. Sivil alana yönelik diplomat olmayan aktörler üzerinden diplomasi yürütülmesi yönüyle kamu diplomasisi klasik diplomasiden ayrılmaktadır. Hatta bu nedenle kamu diplomasisi, sivil diplomasi ve kravatsız diplomasi olarak da nitelendirilmektedir. (Muharrem Ekşi,2016)  Coğrafik ve stratejik konum itibariyle dünyanın adeta gözbebeği olduğu kadar;  birçok siyonist devletin böl, parçala, yönet planlarında olan Türkiye’nin bölgesel ve küresel bir güç olma hedefini gerçekleştirebilmesi için başta kamu diplomasi olmak üzere savunma diplomasisi alanında etkin bir politika ile birlikte Millî Savunma Bakanlığı, Savunma Sanayii Başkanlığı, TUSAŞ, HAVELSAN, ASELSAN, ROKETSAN, Baykar Teknoloji gibi kamu kurum ve kuruluşları ile sivil girişimlerin her daim desteklenmesi gerekmektedir.
Diplomasi; egemen ülkeler arasındaki sorunlara çözüm bulmak için yürütülen müzakere sanatı ile onun yöntem ve araçlarına bir bütün olarak verilen isimdir. Diplomasi bir devletin başka bir devlet veya uluslararası örgüt ile elçilik heyetleri üzerinden kurduğu ilişkileri içermekle birlikte günümüz dünyasında aldığı biçimler zamanın ruhu ve teknolojisine göre çeşitlenmiş ve zenginleşmiştir. (https://ansiklopedi.tubitak.gov.tr/ansiklopedi/diplomasi) Uluslararası ilişkilerde devletlerarası ilişkilerin esas olduğu dönem hızla sona ermekte ve kamuoylarının algısı önem kazanmaktadır. İletişim ve bilgi devrimlerinin dünyayı yeniden yapılandırdığı bu dönemde kamuoyları ve gündemi etkileme becerisi son derece önemlidir. Kimilerine göre bu yeni diplomasi tarzı, sivil diplomasi veya gönüllü diplomasi olarak adlandırılırken, daha geniş bir çevre bu diplomasiye “Kamu Diplomasisi” adını vermektedir. Devletten devlete değil, devletten kamuoylarına; sivil toplumdan devletlere; sivil toplumdan kamuoylarına yönelik olarak yapılan, kapalı kapılar ardında değil, açık ve toplumun her kesiminin katıldığı bir diplomasidir bu. Kamu Diplomasisi, yumuşak güce dayanan sivil toplum temelli ve kamuoyu odaklı iletişim çağı ortamında dönüşen küresel politikanın yeni diplomasi tarzıdır. Kamu diplomasisi, yumuşak güç, diplomasi, kamuoyu (medya) ve sivil toplum gibi dört bileşen arasındaki karmaşık ilişki çerçevesine dayanmaktadır. Buna göre “Kamu diplomasisi, yumuşak güce dayanan sivil toplum temelli, kamuoyu-odaklı yeni diplomasi tarzıdır”. (Muharrem Ekşi,2014) Aslında ideolojik kutuplaşmaların sona erdiği düşünülen Soğuk Savaş sonrası dönemde, tüm dünyadaki iyimser hava, kamu diplomasisine ihtiyaç duyulacak şartların ortadan kalktığı ve ülkelerin belli bir dünya görüşünde buluştuğu şeklindeydi. Ancak 11 Eylül saldırıları ile bu değerlendirmeler büyük oranda değişti ve dünya, kamu diplomasisine eskisinden daha fazla ihtiyaç duyulan bir döneme girdi (Varadarajan, 2005). Bugün geleneksel diplomasi artık bu ihtiyaçlara tam olarak cevap vermemektedir. “Eski Diplomasi” olarak anılan geleneksel diplomasi Rönesans döneminden başlayarak 1. Dünya Savaşı’na kadar ülkelerarası ilişkileri belirlerken, Antik Yunan medeniyetinden itibaren süregelen bir tanımı ve işleyişi temel almıştı. Böylelikle, geleneksel diplomasi yalnızca yüksek seviyedeki hükümet görevlilerinin ya da bakanların yürüttüğü, kapalı kapılar ardında kararların alındığı ve sadece sonuçların halka açıklandığı bir şekle bürünmüştü. Ancak 20. yüzyılın iletişim devrimi muazzam bir değişim yarattı. Başka bir deyişle iletişim devrimi diplomasinin paradigmasını değiştirdi. Modern teknolojinin yaratığı koşullarda artık devletten devlete bir takım kâğıtların iletilmeye çalışılması ya da sırların ustalıklı bir şekilde korunabilmesi mümkün olmamaktaydı. Geleneksel yöntemler işe yaramıyordu. Ayrıca diplomasinin geleneksel aktörleri olan devlet bürokrasisinin de yetersiz kaldığı durumlar yaşanıyordu. Devlet dışı bir takım organizasyonlar, özellikle sivil toplum örgütleri, çok uluslu şirketler ve uluslararası örgütler diplomatik ilişkilerde giderek daha fazla rol oynamaya başlamıştı. Bu süreçte kararlar artık devlet adamları ve politikacıların tek başlarına verdikleri kararlar olmaktan çıktı ve geniş kitlelerin etkide bulundukları bir boyut kazandı. Üstelik artık alınan kararların etkisi yalnızca alındığı bölge ile sınırlı kalmamaktaydı ve dünyada artan karşılıklı bağımlılığın etkisi ile geniş coğrafyalara uzanmaktaydı. Dünya kamuoyları gelişen teknolojiye paralel bir biçimde daha farklı iletişim ve haber kaynaklarına yönelmişlerdir. İnternet ve cep telefonlarının hâkim olduğu bu yenidünyada, kamu diplomasisi araçları da değişmektedir. Bugün kamu diplomasisi faaliyetlerinde geleneksel medya araçlarının yanında, internet üzerinden yayınlanan “blog”lar, “facebook”-“twitter” gibi sosyal iletişim siteleri ya da gönderilen cep telefonu mesajları, hatta bilgisayar oyunları oldukça etkili olabilmektedir. 21. yüzyılı önceki dönemlerden farklı kılan nokta yalnızca gelişen teknolojinin yarattığı yeni iletişim araçları değil, tüm dünyada değişen siyasetin kazandığı yeni niteliklerdir. Geleneksel güç politikalarının dünyası, genellikle kimin silahlı kuvvetlerinin ve ekonomisinin kazandığı üzerinedir, oysa 21. yüzyılın bilgi çağı siyasetinde önemli olan “eninde sonunda kimin hikâyesinin kazandığıdır. Klasik diplomasinin günümüzde dönüşen siyasette yetersiz kalması nedeniyle yeni diplomasi tarzı olarak kamu diplomasisi ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda kamu diplomasisi geleneksel diplomasinin yetersiz kaldığı alanlarda onu ikame eden bir özelliğe de sahiptir. Diğer bir ifadeyle, kamu diplomasisi ile klasik diplomasi eş zamanlı birlikte yürütülmekte ve bu bakımdan kamu diplomasisi klasik diplomasinin bir tamamlayıcısı olarak işlev üstlenmektedir. Kamu diplomasisi özellikle klasik diplomasinin yetersiz kaldığı sivil alanda ve yeni araçlar bakımından öne çıkmaktadır. Sivil alana yönelik diplomat olmayan aktörler üzerinden diplomasi yürütülmesi yönüyle kamu diplomasisi klasik diplomasiden ayrılmaktadır. Hatta bu nedenle kamu diplomasisi, sivil diplomasi ve kravatsız diplomasi olarak da nitelendirilmektedir. (Muharrem Ekşi,2016) Coğrafik ve stratejik konum itibariyle dünyanın adeta gözbebeği olduğu kadar; birçok siyonist devletin böl, parçala, yönet planlarında olan Türkiye’nin bölgesel ve küresel bir güç olma hedefini gerçekleştirebilmesi için başta kamu diplomasi olmak üzere savunma diplomasisi alanında etkin bir politika ile birlikte Millî Savunma Bakanlığı, Savunma Sanayii Başkanlığı, TUSAŞ, HAVELSAN, ASELSAN, ROKETSAN, Baykar Teknoloji gibi kamu kurum ve kuruluşları ile sivil girişimlerin her daim desteklenmesi gerekmektedir.

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL